
"PİNHAN” Konya Alaeddin Tepesi II. Kılıçarslan Köşkü ve Kazı Alanı
“İnca Kesist Pinhan, Damani Men Girifte Hod Ra Sipes Kişide, Pişani M’en Girifte”
“Burada Gizlenmiş Birisi Var, Benim Hayalimi Almış Belki Geçmişte Kalmış Ama Geleceğe Kadar Yolu Var”
-MEVLANA-
Yarışma alanı, tarihi bir bağlama konumlanan ve kentin yüzyıllar boyunca en önemli odak noktası olan farklı medeniyetlerden izler taşıyan Konya Alaeddin Tepesi II. Kılıçarslan Köşkü ve Kazı Alanı Mimari Fikir Proje Yarışmasının konumu ve bulundurduğu eserleri ile kent ve kentli için oldukça değerli Kentsel ve Arkeolojik Sit Alanı içerindedir. Merkezinde farklı dönemlerden devşirme malzemeleri bulunan Alaaddin Camii çeperlerinde medreseleri ve Mevlana aksı ile tarih boyunca kentin kalbi konumunda bulunan bölgede II. Kılıçarslan Köşkü kalan kısımları görülmektedir. Yapılan kazı çalışmaları ile iç kale surları ortaya çıkarılmıştır. Bu bölge için öneri proje ile birlikte okunabilecek ve izlenebilecek bir arkeolojik merkeze dönüştürme düşüncesi ilk etapta ele alınmıştır. Bu amaçla kazı çalışmaları tamamlanan farklı kazı etaplarını öneri restorasyon fikri ile kentliye kazandırmak ve yeni alternatif turizm güzergahı oluşturmak amaçlanmıştır. Bu kapsamda yarışma alanı içerisinde farklı tasarım kararları her yapı-bölge özelinde bir bütünlük içerisinde ele alınmıştır;
II. Kılıçarslan Köşkü
Mekân, bir yeri oluşturan elemanların 3 boyutlu organizasyonunu ve o yerin karakterini temsil eder. Yerin ruhu ise mekânın çevresel karakterini şekillendirir. Norberg-Schulz (1980), ölçek/hacim/ışık/renk/doku/koku gibi olgular açısından zengin doğal ortamların özel “ruh”lara sahip olduğunu vurgular. Mekânın fiziksel unsurlarının kişide oluşturduğu görüş, imge, algı gibi soyut kavramlar öz olanı verir ve bu öz yerin ruhunu besler. Mekânın sabitliğine karşın kullanıcıların hareketliliği mekâna yönelik imgelerin çeşitli formlarda üretilmesini sağlar. İkamet edilen mekândaki farklı işlevsel boyutlar (dinlenme, eğlenme, ibadet, alışveriş vb.) imge üretim biçimlerinde çeşitlenmeye yol açar ve bu durum da mekânın ruhunu anı birikimleriyle besleyerek bellek kavramı ile mekânsal köklenmeyi gerçekleştirir.
Bu bağlamda II.Kılıçarslan Köşkü’nün Venedik Tüzüğü kapsamında günümüzü kalan kısımların korunarak yaşatılması bugünün koruma anlayışının yanında bölgenin ruhuna da yaşatılmasıdır. Bu nedenle öncelikle tasarıma var olan kısımların korunması ve herhangi bir müdahale yapılmaması üzerine tasarım kararları alınmıştır. Bu nedenle kalıntının korunması için hava geçirgen, iklim şartlarına göre adapte edilebilir ve doğal ışığın kontrolünün sağlandığı bir örtü tasarlanmıştır. Tasarlanan örtünün tarihi çevrenin ve kalıntıların görsel bağlantısını kesmemesi, tarihi yapılar ile yarışmaması doğrultusunda yaklaşım sergilenmiştir. Tasarlanan örtü ile II.Kılıçarslan Köşkü’nü gizleyerek öne çıkarma ve korumak istenmiştir. Örtünün yapı malzemesi için detaylı araştırma yapılmış bölgedeki tarihi yapıların biçimleniş ve yapım tekniklerinden etkilenilmiştir. Bunların arasında özellikle ahşap iç mekan yapısı ile mimarlık literatüründe önemli yer tutan Beyşehir Eşrefoğlu Cami ve Sahip Ata Cami etkili olmuştur. Bu camiler incelendiğinde taş ve ahşap yapı malzemelerinin bir arada kusursuzluk içinde kullanıldığı görülmüş ve bölgedeki taş dokusu ağırlıklı yapılar bu camilerden esinlenerek ahşap geçirgen bir örtüyle örtülmüştür. Ayrıca bu düşünceyle sadece kent merkezinde birleştirici bir odak noktası olmanın yanında bölgesel ve çevresiyle romantik bir bağ kuran ve bölgesel yapıları öykünen bir tasarım ortaya koyulmuştur.

Tasarımın kavramsal yaklaşımını belirleyen ilk izlenim köşk ve sur taşlarının zaman içerisinde şehrin farklı bölgelerinde kullanılmak için taşınmasıdır. Bu anlayış köşk ve sur yapısına zarar vermekle kalmamış kent tarihinde zarar vermiştir. Bu yıkma düşüncesi zaman içerisinde Eflatun Mescidi, Geleneksel Türk Evleri, Maruni Evleri, Rum Evlerinde de kent içerisinde devam ettirilmiştir. Tarihi kent dokusu kaybolmaya yüz tutmuştur. Tasarımda bu kent tarihini boşaltma anlayışına atıfta bulunarak köşkteki boşluklar cephe tasarımına yansıtılmıştır. Böylelikle gizemli bir arayüz oluşturulmuş ve Köşk kalıntıları korunmuştur. Pinhan adını verdiğimiz gizemli boşluklar geçmişin suretine bürünüp günümüzü farklı açılardan Köşk kalıntılarına seyrettirmektedir. Her açıdan farklı bir deneyim sunan kentsel arayüz hem kent ile hem de köşk bütünleşerek varlığı ile değil boşluklarıyla var olmaktadır. Gündüz gizemli bir yüzey ile korunması amaçlanan geçirgen bir formda tasarlanan yapı gece ışıklandırılması ile dışardan algılanabilir kılınmıştır.
I. Kazı Alanı
I. kazı alanında bulunana kerpiç dolgulu burç duvarları ve Köşk ile bağlantısının bulunması nedeniyle bu alanın kentli tarafından algılanabilen bir saçak ile tanımlanmasının hem koruma hem de yapısal olarak geçirgen- geçişken bir yapı formu ile kazı alanın algılanması ve bölgedeki kültürel akslara bağlanarak kültürel gezi rotalarının içerisinde yer alması hedeflenmiştir. Tarihi çevre görünüşünü engellemeyen bölgedeki önemli yapılarla yarışmayan sessiz birleştirici bir saçak olmanın yanında, kazı alanında gizlenmiş saklı kalanları dışa vurucu ve muhafaza edici yapısal bir tasarım yapılmıştır. Yapı malzemesi olarak Köşkteki anlayış devam ettirilmiş ve yapısal bütünlük sağlanmıştır. Destek mahalleri saçaktan ayrıştırılmış gezi rotası içerisinde tasarlanmıştır. Kazı alanından çıkarılan eserler camdan tasarlanan koruyucu bir alan içerisinde sergilenmesi için saçak altında sergi birimi tasarlanmıştır.